FİLM GÖSTERİMİ: KANLI ELMAS


BLOOD DIAMOND
KANLI ELMAS

Arş.Gör. Barış ÜNLÜ Söyleşisi ile
25 Aralık Perşembe
17:30
K. Anfi

Kardeşimizsin Alexis!


Şiddet mekan tanımıyor!
Şiddet yaş tanımıyor!
Şiddet sınır tanımıyor!
Şiddet İNSAN’ı iyi tanıyor ve YAŞAM HAKKI’nı elinden alıyor!

İnsan hakları haftasında yine sol eliyle vatandaşına sahip çıkan "devlet" yerine; sağ eliyle tokatlayan, döven, öldüren ! DEVLET ile karşı karşıyayız.

Bu kez küreselleşen polis devletin elini 16 yaşında Alex’in üzerinde gördük ve yine kanlıydı..

İstiyoruz ki artık insanlık; küreselleşen şiddet yerine küresel eylemlerle gerçekleştireceği, insan hakları haftasına değil de "İNSANLIĞIN hakları bayramı" kutladığı bir dünyaya tanıklık etsin..

Kardeşimizsin Alex!

“mülkiye insan hakları topluluğu”

FİLM GÖSTERİMİ: TOLERANS


İşkenceye
Tolerans
9. İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali
20. İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali
"En iyi belgesel ödülleri"
3 Aralık Çarşamba
16:30
Z-6
Yönetmen Armağan Pekkaya Söyleşisi İle

FİLM GÖSTERİMİ : TANRI KENT

TANRI KENT

Yönetmen: Kátia Lund , Fernando Meirelles


27 KASIM 2008
PERŞEMBE
17.30
K.AMFİ

Filmin Arkasından "ÇOCUK HAKLARI"
Üzerine Birlikte Söyleşmeye Çağırıyoruz!

İŞKENCEYE VE KÖTÜ MUAMELEYE DUR DE!

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi madde 5;
“Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı yada aşağılayıcı davranış ya da ceza uygulanamaz.”
Bu sözleşmeye taraf bir Hukuk Devletinde insanlar hapishanelerde hala işkenceye mağruz kalmakta ve bu kötü muameleden ötürü ölmeye devam etmektedir. “Maddi ve manevi varlığımızı korumakla” kendini Anayasa’da da görevlendiren bu devletin kurumlarında, insanların varlığına kast edildiğini, kötü muamele ve işkencenin devam ettiğini en güncel haliyle yalnızca izlemekteyiz! Vatandaş ile ilişkisini “Polis Devlet” zihniyeti zemininde tanımlamakta ısrar eden bir panaptikonda yaşadığımızın artık farkına varmalıyız.


İnsan olarak en temel hakkımız “Yaşam Hakkı” elimizden alınırken, bir özürle acımızın hafifletilmeye çalışılması içimizi rahatlatmıyor. Çünkü bu ülkede şunları biliyoruz ki; birçok olayın üstü örtüldü, yapılan büyük katliamların ardından verilen sözler tutulmadı.


Bu bir sistem sorunudur!

Sistematik sorunları münferit olaylarmış gibi insanların önüne sunmak, işkence yapanı hastalıklı ama içinde bulunduğu düzeni cok normalmiş gibi göstermek sorunların üzerini örtmekten başka bir işe yaramayacaktır. Polise mukavemetten insanlar toplu olarak gözaltına alınırken, polisin insanlara uyguladığı mukavemette ortada suçlu bulunamamaktadır. Polislerin yetkileri arttırılırken, Hukuk Devleti görevini yaptı izlenimi verilmektedir.


Bu bir düşünce sorunudur!



Bir dönemin düşunce yapısı hala devam etmektedir. İnsanca muamelenin, insanca yaşamanın bir hak olarak değil bir lutuf olarak görüldüğü bir düşüncenin hala devletin bazı noktalarında görülür ve hissedilir olmasıdır. Yaşamak! bir hak; bu hakkı korumak ve bu hakkı elimizden alanları cezlandırmakta insan haklarına sözde değil özde saygılı hukuk devletinin gorevidir.


"mülkiye insan hakları topluluğu"

FİLM GÖSTERİMİ - 6 Mayıs

KIRLANGICIN YUVASI
Baskın Oran'ın katılımıyla..


6 Mayıs Salı
17.30
k.anfi

FİLM GÖSTERİMİ - 30 Nisan



FATSA GERÇEĞİ


30 NİSAN ÇARŞAMBA
16.30
Z-07

Panel: Türkiye'de İşçi Hakları

AÜ.SBF İNSAN HAKLARI MERKEZİ
&
MÜLKİYE İNSAN HAKLARI TOPLULUĞU


TÜRKİYE‘DE İŞÇİ HAKLARI


Oturum Başkanı :
Kerem Altıparmak
(AÜ SBF İnsan Hakları Merkezi)

Konuşmacılar:
Ayşe Jale Ağırbaş
(DSP İstanbul Milletvekili, TBMM İnsan Hakları Komisyonu)
Seyhan Erdoğdu
(AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi)
Engin Sezgin
(DİSK / GENEL-İŞ Sendikası, Uzman)

29 Nisan 2008
11.00
Yer: Siyasal Bilgiler Fakültesi
Aziz Köklü Konferans Salonu

Tartışma




MÜLKİYE İNSAN HAKLARI TOPLULUĞU



"Sosyal Güvenlik" üzerine tartışıyor !





tarih : 22 Nisan salı
17.30

yer : sbf - k.anfi



Not : tartışma okunacak bir rapor üzerinden yapılacaktır.

Raporu Simge Fotokopiden (Cemal Gürsel Caddesi Yeni Acun Sokak )

ya da aşağıdaki linkten temin edebilirsiniz.





http://www.keig.org/yayinlar/SSGSS_10mart2008_web.pdf

İLK ETKİNLİĞİMİZİ GERÇEKLEŞTİRDİK :

KADIN HAKLARI VE TOPLUMSAL CİNSİYET PANELİ

Medine ADIGÜZEL- Emekçi Kadınlar Derneği-Novamed Grevi

2006 yılında Novamed greve başladı ve kadın örgütlerince desteklendi, çünkü greve çıkan işçilerin hareketi diğer grevlerden farklıydı. 81 kadın ve 2 erkek işçinin katıldığı grevde kadın talepleri öndeydi. Tüm işçiler gibi insanca yaşam koşulları istiyorlardı. Hamilelik için sıraya girmemek, tuvalet için izin almamak, maske takmak gibi istekleri vardı. Novamed firması Alman Fabrikası. Serbest bölgede bulunuyor ve diyaliz için serum üretiyor. Kadın bedenine yönelik ayrımcılığa karşı mücadele ettiler çünkü hamile kadının üretimi diğer kadınların üretimiyle eşit değil ve bu yüzden sırayla hamile oluyorlardı. Novamed grevi hem kapitalizme hem de erkek egemenliğine karşı çıkıyordu ve kadınların kararlılığı dışarıyı harekete geçirdi. Kadın emeğine yönelik politikaları tartışmaya açtı. İlki İstanbul’da kurulan Novamed Grevi ve Dayanışma Platformu’na siyasal partilerden ve sendikalardan kadınlar katıldı. Eş zamanlı basın açıklamaları, protesto faksları, ortak stand açma faaliyetleri sonrası Antalya’ya yürüyüş gerçekleşti.
Novamed grevi serbest bölgede ilk grevdi ve bu grevde Petrol-İş sendikasının stratejisi olumlu ve gerçekçiydi. 448 gün süren grev başarıya ulaştı ayrıca dışarıdaki dayanışma işvereni sendikayı kabullenmesi için zorladı. Sadece kolektif değil , kolektif ve bireysel çalışmanın sonuç getirdiği gözlemlendi. Fabrikadaki işçi kadınların sorunlarına yönelik bir tartışma daha başladı ve bu sorunlar 5-6 Nisan’da yapılacak olan Enerji Platformuna taşınacak.
Fabrikada çalışan kadın sayısı artıyor. Kadın emeği daha ucuz ve örgütlenme oranı az olduğu için tercih ediliyor. Ev içindeki işleri de kadınlar yapıyor ve daha fazla sömürüye maruz kalıyor.
Zorunlu istihdam Paketi ve sosyal güvenlik konulu yasalarla kreşlerin kaldırılması, emzirme odalarının kaldırılması ve kadınlara yardımın kesintiye uğraması gibi düzenlemeler tartışılırken Novamed grevi oldukça anlamlıydı.

Alev ÖZKAZANÇ- Siyasal Bilgiler Fakültesi-Kadın Hakları

Kadın haklarıyla ilgili her türlü sorun hak hukuk çerçevesinde ele alınmaya zorlanıyor ve kadın hareketi ile kadın hakları mücadelesi bağlantısına bakmamız gerekiyor.
Günümüzde kadın haklarının insan hakları olarak ele alınmasında 3 aşama vardı:
1. insan hakları,
2. kadın hakları,
3. kadının insan hakları
İnsan hakları modern devletin kurguladığı, özel ve kamusal alan ayrımıyla ortaya çıkan bir şeydir. Birey, yurttaşlık ve eski rejime oranla eşitlik ve özgürlük ilkeleriyle yola çıktı. Haklar ve insan kavrayışı bağlantısına baktığımızda inan beyaz, erkek ve ota sınıfa ait olma özelliğini taşıyordu.
Kadın mücadelesinin yurttaşlığa yönelikti ve haklar söylemini sahiplenmişti. Liberalizmin hep küçümsendiği haklar söyleminde sınıfsal içerik için eleştiri yapılır fakat burjuva demokratik devriminin kökeninde burjuva sınıfını önceleyen kitlelerin mücadelesi vardır. Kadın hareketine baktığımızda 3 dalga var.
1848-1918 (1.dalga)
Kadınların medeni hakları ele alındı. Sözleşme yapabilme tanıklık edebilme ve sonrasında oy hakkı için mücadele vardı. Kadınlar oy hakkını elde edince geri çekilme sürecine girdi.

1967 -1980(2.dalga)
İkinci dünya savaşı sonrasında dünyanın yeniden yapılanmasına bağlı olarak tipik haklar mücadelesi değişti. Sorunu olmaması beklenen kadınların sorunları daha da büyüdü çünkü kadınlar çalışma hayatına daha yoğun katılmaya başladılar bununla birlikte ev içi rolleri de arttı ve kadın emeğiyle ilgili sorunlar vardı.
Genellikle cinsellikle ilgili konulara dikkat çevrildi fakat feminizmin önemi ataerkillikten bahsiydi. Ataerkilliğin devletle ilgili boyutlarına dikkat çekilmesi gerekirken mahrem olan, özel alan niteliğindeki aileye bakıldı ve mücadele buradan kaynaklanmaya başlandı. Mücadele kamusal hedeflerdense kadın bedeni üzerindeki erkek olgusuna çevrildi. Kadın-erkek meselesinin devleti önceleyen, sömürüyü önceleyen bir baskı biçimi olduğu fark edildi ve feminizmin sahiplendiği argüman oldu. Kadınlar hep küçük hareketlerin içindeydiler. Kampanyalar, adem-i merkezi örgütlenmeler, esnek örgütlenme kadınlar arasındaki dayanışmayı önceledi; kadınlar, kadınlarla konuşmaya başladılar ağırlık bilinç yükseltmeye verildi.
1980’den günümüze(3.dalga)
1.ve 2. dalga arasında bir süreklilik var iken burada bir farklılaşma görünmektedir. Artık sokak ve kampanya hareketliliği ve kadınların kadınlarla konuşması gibi hareketler geri çekildi, feminist söz geri çekildi ve farklı alanlarda medyada ve uluslararası alanda etkili oldu, popülerleşti.
Bu dönemde insan hakları ve kadın hakları söylemi yok Kadının insan hakları söylemi var. Feministlere göre insan hakları soyut ve evrenselcidir. Somut içeriği olmadıkça işçilerin ve etnik grupların haklarının adı konmadıkça soyut kalır.
Kadın hakları denmesi istenmiyor çünkü insan haklarına sonradan eklenen bir kategori, kendi başına hak talep eden bir grup kadın algılaması var. Kadının insan haklarından faydalanması için bazı engeller var. Çeşitli kurumlar ve yasalarla kadınlar cinsiyet ayrımcılığıyla karşı karşıya kalıyorlar. Kadın insandır ve temel insan haklarından yararlanması için ayrımcılığın kaldırılması gerekir.
Haklar için mücadele eden sadece kadınlar değildir. Hak kavramı şu an için gündemde ve siyasi bir sözdür genelde hukuksal dile tercüme ediliyor. Feminizmde de bu eğilim vardır. Hak hukuk çerçevesinde ele alınan kadın hakları için çok büyük bir mücadele varmış gibi gözüküyor ve bu paradoksal bir durum yaratıyor.
BM merkezli uluslar arası düzeyde 10 yılda bir yapılan büyük kadın toplantısında bildirgeler sunuluyor. Uluslararası sözleşmelerde ulusal kurumlara görevler çıkarılıyor. Lobi faaliyetleri ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü kurulması bir kıpırdanmaya işaret ediyor.
Kadının İnsan Hakları Vakfı sitesinde cinsel haklar bölümünde “Kadının orgazm olmaya hakkı vardır.” Denilmesi çok çarpıcıdır. Her türlü şey hak olarak anlaşılıyor. Haklar söylemi ulusal ve uluslararası alanda dallanıp budaklanıyor.
Birinci sorun haklar dizgesinde ele alınacak konularla ilgilidir. İkinci sorun ise haklarla paradoks olan bir tablo yani küresel çapta kadınların sarsıldıkları dönem milliyetçi, dinsel, gerici, militarist akımlar ve yoksullaşma nedeniyle daha fazla mağdur edildikleri dönem bu dönemdir. Kurumsal atılımlar yapılıyor ve bunları etkisiz, kısmen etkili kılan bir tablo var ve birbiriyle uyuşmuyor.
Kadının insan hakları söylemine ilişkin radikal feminizmin insan hakları ile birleşmesi etkili fakat mücadele pratiği olarak yeni döneme uymuyor ayrıca haklar söylemi giderek daha da daralan kamusal alanı hedef alıyor., karar alıcılara yüzünü dönme eğilimi mevcuttur.
1970’lerde kadın kadına konuşma varken üçüncü dalga ile karar alıcılarla konuşma gözümüze çarpıyor. Asıl sorun karar alıcılara yüzünü dönme değil bu karar alıcıların etkisiz olması yani NGOlaşma ile demokratik kamusal alanın sınırlanması söz konusu olunca dönülen yüze karşılık verilmemesidir.
Ataerkilliğin zayıflamasında hukuk mücadelesinin yeri ve sınırları nelerdir tartışmalıdır. Kadına ilişkin şiddet konusunda yasama organına ilişkin meselede hak hukuk algılaması farklılaşıyor. Hukuk şiddet meselesinde çekimser kalıyor, şiddete müdahale etme ancak ihlal olduğunda gündeme geliyor. Sistematik şekilde kadınların can güvenliği için sonuç doğurma potansiyeli yok. Oraya hukuk değil, toplumun mantığı giriyor.
Soft haklar yani 3. kuşak haklar dava edilecek haklar değildir., yaptırımı ne olacak belirsizdir.

Avukat Hayriye ERTEKİN- Ankara Barosu

Meksika, Nairobi ve Pekin ve Pekin +5 Dünya Kadın Konferansında kadınlar kendi dillerini keşfettiler. Kurulu sistem içinde kadın ayrımcılığı yapan yerlere odaklanma vardı. Meksika’da yaşam hakkı konuşuldu fakat şiddet konuşulmadı, 1979’da şiddet konuşuldu. Öncesinde şiddet olmadığı için değil, söylenmediği için konuşulmuyordu. Şiddet de ensest de ve tecavüz de vardı.
Ataerkil yapıyı değiştirmek önemli ve pozitif ayrımcılık gereklidir. Hukukun yetmediği yere eylem planlarıyla katılmak gereklidir. Sivil hareketler hükümet yanında eylem planına katılıyorlar.
Şiddet konusunda aile içi şiddet yasası var ve burada temele konulan şey ailedir yani aile kapsamında imam nikahlı birliktelik ve sosyal birliktelikler sayılmıyor. Sosyal birlikteliklerde de şiddet var. Amaç şiddeti önlemek mi aileyi korumak mı? Şiddet yaşandıktan sonra müdahale ediliyor ve dünyadaki eğilim önleme ve tedaviye yöneliktir. Evden uzaklaştırma örneğin bir tedbirdir. Türkiye’de eylem planları ile devlet zihniyet değişikliğine yönelik düzenlemeler yapıyor. Polisi eğitiyor, kadınlar nelerden yararlanıyor öğretiyor ve kurumsal mekanizmayı dönüştürüyor. Tabii ki bu yeterli değil fakat bu kadın hareketinin sağladığı bir sonuçtur.
Baroda BM projesi kapsamında bir merkez oluşturuldu 50-60 kadın avukat çalışıyor. Kamuoyu yaratma, hukuksal çalışma ve gönüllü eğitimler düzenleme, danışmanlık hizmeti verme gibi faaliyetleri olan bu merkeze gelen kadınlar bilgileniyor, güçleniyor, adli yardım konusunda yönlendiriliyor. Merkezin hazırladığı kadın hakları kitapçıkları, broşürleri vs hastanelere vs. dağıtılıyor

Etkinlik


KADIN HAKLARI VE TOPLUMSAL CİNSİYET

KONULU ETKİNLİKLER:

18 Mart: PANEL

(AÜHF İnsan Hakları Topluluğu ve Mülkiye İnsan Hakları Topluluğu)
Saat: 13.30 Yer: AÜHF Mahmut Esat Bozkurt Konferans Salonu

Konuşmacılar:



  • Av. Hayriye ERTEKİ

  • Doç. Dr. Alev ÖZKAZANÇ (SBF Öğretim Üyesi)

  • Medine ADIGÜZEL (Emekçi Kadınlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi)

  • GÜLAY (Sanatçı)

Film Gösterimi : “Gözlerimi de Al ”
( SBF İnsan Hakları Merkezi ve Mülkiye İnsan Hakları Topluluğu)
Saat: 17.30 Yer: SBF Küçük Amfi

19 Mart: Atölye Çalışması (İHOP ve Mülkiye İnsan Hakları Topluluğu )
Saat: 15.30-17.30 Yer: SBF Küçük Amfi


BEKLİYORUZ!


MÜLKİYE
İNSAN HAKLARI
TOPLULUĞU

TANIŞMA TOPLANTISI
( Hocalarımızın da katılımıyla gerçekleştirilecektir.)


14 MART


CUMA 15.00


ALT KANTİN









FİLM GÖSTERİMİ - 11 Mart

DEMİR ÇENELİ MELEKLER

Alev Özkazanç'ın Katılımlarıyla


Tüm Oylar Kadınlara!
Amerikan tarihindeki önemli olaylardan birine güncel bir bakış açısı getiren Demir Çeneli Melekler, Amerikan kadınlarına oy hakkı kazandırmak için hayatlarını riske atmaktan kaçınmayan ve Hilary Swank'ın canlandırdığı cesur, başarılı ve genç eylemci Alice Paul ve Frances O'Connor tarafından canlandırılan Lucy Burns'ün gerçek yaşam hikayelerini anlatıyor.
SBF
K.anfi
11 Mart Salı

FİLM GÖSTERİMİ - 4 mart









FAHRENHEİT 451

( Ayhan Yalçınkaya'nın katılımlarıyla)


"Fahrenheit 451, Ray Bradbury'nin 1951'te ilk defa basılan ünlü bilim kurgu romanıdır. Baskıcı bir gelecek toplumunun anlatıldığı bu kitap aynı zamanda distopya olarak da sınıflandırılabilir.
Eser, kitapların itfayeciler tarafından yakıldığı, insanların sadece televizyonda beyin yıkayıcı şovlar izlediği ve kitap bulundurup düşünen insanların yok edildiği bir gelecekte geçmektedir. Kitap adını, kağıdın 451 Fahrenheit'ta tutuşması gerçeğinden almaktadır. Aynı zamanda ünlü
Fransız sinemacı, François Truffaut tarafından da sinemaya uyarlanmıştır ancak Truffaut kendi yorumunu katmayı tercih etmiş ve kurguda bazı değişiklikler yapmıştır."

4 mart salı

17.30

k. anfi